“Onun kalacak bir evi vardı!"
Şakran Kadın Kapalı Hapishanesi’nden iki küçük kadının hikayesi...
Şakran Kadın Kapalı Hapishanesi’nden iki küçük kadının hikayesi...
KÜÇÜK GÜZEL BULUTTAN GÜZEL ÖYKÜ’YE SEVGİLER
Saat sekiz onbeş civarları. Çirkin demir kapının önünde sabırsızlıkla bekliyorum ki, gardiyanlar gelip dışarıdan üzerimize kapattıkları çirkin kapının asmalısından sürmelisine ve daha bilmem nesine değin üç-dört ayrı kilidini söküp kapıyı açsınlar da hemen havalandırmaya atayım kendimi!
KATRE
Eski zaman ahitlerinde “kadınlar bütün varlıklarıyla ağlar” diye yazıldığı için gözyaşlarına dair en güzel masalları onlar bilirdi.
Nazdar kavruk teninde açılmış asırlık hatların ellerinde yansımasını bulan kuraklığını gözlerinin bereket saçan rahşanıyla unutturuyordu. Torununu okşarken Kürdi bir ninni fısıldıyordu.
“Nene” dedi Alyel, “Bir daha anlatsana gözyaşı kardeşlerin masalını” Nazdar’ın çentikli dudakları Alyel’in alnında peygamber mührüne döndü. Sevgiydi peygamber mührü.
"ŞEKOK GÖLGESİNE DÜŞEN İZLER"
Derler ki nesir, öykü veya roman yazanlar iyi şiir yazamaz ama şairler iyi nesir, öykü, roman yazarlar. Bu sözün gerçekliğini Şair Mehmet Sait Yalçın yani Andok hewalimin yeni çıkan öykü kitabında teyit etmek mümkün.
Yazarın 2010 yılında "Sürgün Uçurumlar Çığlığı" adlı ilk şiir kitabı yayınlandı. Aslında bir nevi “legalize oldu” demek daha doğru bir tanımlama olacak. Zira tamamlanıp da yastık altında, zindan koşullarının zorunluluğunda “bekleme” de olan nice şiir dosyaları mevcut.
“12 Eylül malum bir çok insana acılar yaşattı. Ardında derin yaralar bıraktı. Bir çok insanda hala bu yaralar tazeliğini koruyor ve hep aynı acıyla yaşayan insanlar var. Bazılarıysa o darbeyi hem desteklediler, hem de nemalandılar. Yetmedi, insanların acılarını, anılarını çalıp gözyaşları içinde kendi mağduriyetlerini yarattılar. Hırsızlıkta müthiş bir ustalık dönemindeler yani. En son TV'lerdeki gözyaşları ve ardından daha bir yıl her konuşmada bu anı-acı çalma işini görünce ortaya hikayemiz çıktı.
GÜNEŞLE SEVİŞEN DAĞLARIMIZ
Çocukken belki uçuk belki delicesine hayalleri hangimiz kurmamıştır ki?... Evet delicesine hayallerdi ama zaten bu yüzden onlara binbir rengin kokusu ve sesi sinebiliyordu. Her şeye anlam vermek ne kadar da kolaydı. Hayat güzel matematik zor tarih saçma ölüm ise anlamsızdı.
Ergül Çiçekler / 7 Temmuz 2013
F tipi 1 nolu cezaevi Adalet şubesi C-9-94
İzmit/ Kandıra
Değerli Dostlar Bir Defa Daha Merhaba Demenin Güzelliğiyle.
Arkadaşlar, anlamlı çalışmalarınıza karınca bir destek sunmak için sizlere (...) bir çalışmamı yolluyorum. Umarım (...) çalışmalarınıza bir katkı olur...Bu çalışmayı yazarken yoğun bir sürgün sevk dönemi vardı aradan yıllar geçti ve bu sürgünler hala sürüyor üstelik artarak.
Rüzgar ve Geride Kalan
Hava serin aylardan Kasım. Peş peşe düşüyor yapraklar ağaçlardan, üçer beşer onar. Ayrılık kuru ve kirlenmiş bir sarı her yaprakta donup kalan. Yapraklar mı terk ediyor dalları yoksa dallar mı vazgeçti onları taşımaktan. Kural mı? bir kuralmı ayrılık mesela yapraklarda, kuşlarda ve insanlarda.
Mesela vazgeçerse biri sizi tutmaktan hala gitmeyip kalabilir misiniz.? Kalır mısınız, ayak sürçüyorsa ya da bunun gibi bir şey.
Benim Değerli Yeğenim Dağ Yürekli Öykü Can'a,
Kucaklar, gözlerinden öper, selamlarımı ve sevgilerimi, can-ı gönülden diler, arkadaşların İlya ve Katya'ya da çok selam ederim. Yazdığın o güzel kartları ve fotoğrafları aldığımda çok çok sevindim. Ve hemen Can yeğenime ulaşmak için bu satırları yazmaya koyuldum. Biliyor musun, dün gece rüyamda seni gördüm ve yaşadığın macera gözlerimin önünde belirdi. Belki sen daha iyi bilirsin ama ben yine de sana yazmalıyım diye düşündüm.