Türkan Elçi ve Mavi Karga

“Bu hikaye ile Türkan Elçi kendi yarasını anlatır bize. Derdini, kalemi ile kelamıyla, yüreğiyle anlatır; paylaşır. İşte tam da bu yüzden umutluyum. Çünkü insan derdi kadar büyük olur. Derdi olanlar ancak arayış sahibi olur, mücadele eder, direnir ve dertsiz bir dünyanın hayalini kurar.”

Orhan ÇAÇAN 2 Nolu T Tipi Hapishane

Şakran/Aliağa/İZMİR

 

***

MAVİ KARGA

Duvar Yazısı Edebiyat Kayıntısı XXII

… 18. ve 19. yüzyıl kurmaca eserlerini okuyarak büyümüş olanlarımızın “her şeyi bilme” denen şeyle hiçbir sorunu yoktur. Ben buna “yazarın bakış açısı” diyorum çünkü “her şeyi bilme” tabiri –her şeyi bilen bir yazar fikri- çoğu zaman yargılayıcı bir tonda kullanılıyor, sanki kötü bir şeymiş gibi. Ama nihayetinde yazar gerçekten de bütün bu karakterlerin yazarıdır, yaratıcısıdır, hepsini icat eden kişidir. Aslında dürüst olursak bütün karakterler yazarın ta kendisidir.

Ayhan KAVAK

2 Nolu T Tipi Hapishanesi A-17 Tarsus/MERSİN

Enkaz altında kalan ve enkaz üstünde bekleyen canlara…

DEPREM

(Bir Ses Bir Nefes)

“Enkaz altında kalan ve enkaz üstünde bekleyen canlara…”

Hava soğuk üşüyorum anne. Bir gece sabaha doğru rüyam bir anda bölündü, sallandım ama bebekliğimin beşiği değildi. Rüyam en güzel yerinden kanadı anne. Enkazın karanlık, havasız, soğuk ve ıssız yığınları beşiğim oldu. Hiç bu kadar korkmamıştım. Ninemin zelzele deyip durduğu benim bir türlü anlamadığım o acı hikayedeki kelimenin deprem olduğunu anladım artık. Ama artık çok geç.

SESSİZ VE SENSİZ

SESSİZ VE SENSİZ

Nice Babiller yıkıldı

Sensiz yüreğimde

Açmaz oldu güller

Gönlümün Asma Bahçeleri’nde

 

Bürünürken hüzne

Mateminden

tersine açar oldu laleler

Ülkemin dağlarında

 

Doğmaz oldu Simurg

küllerinden artık

dalgalanmaz oldu kanatlarım

rüzgarıyla yüce dağlarımın

 

Oysaki

hüzünlü bir vedaydı

yalnızca senden payıma düşen

öylece

Sessiz ve sensiz…

 

Murat ORTAÇ

Yolculuk

YOLCULUK

“Musa-yla yola çıktığımızda

Mısır ağladı ardımız sıra

Aten güldü deli dolu

devrimci bir edayla

 

Kadeş-te iki kardeş çobandık

baş başa verdik

ne olacak bu dünyanın hali

dedik

tartıştık

 

o taş dedi

ben toprak

 o tanrı dedi

ben yaprak

araya Yehova girmeseydi

el bombalarının çekilmişti pimi

 

anlaştık sonunda

volkan tanrısının huzurunda

kurbanı, töreni yasakladık

-ki o zaman

Metin Turan'ın romanı hakkında: "İçeriden dışarıya pencere açmak"

22 Ocak 2023

Metin Turan, 22 yıldır hapishanede olan politik bir yazar. Daha önce Siyah Gökkuşağı, Ama Bir Gün Bir Şey Olur, Başka Türlüsü adlı öykü kitapları ve Her İnsan Bir Zamandır adlı romanı yayımlanmıştı. Bunlardan birini bile okuyan bilir ki onca yıl içeride olduğu halde ‘dışarının’ hallerini yazan ve böylece kendini çoğul ve tekil yalnızlıktan da kurtarmaya çalıştığını…

TARSUS HAPİSHANESİNDEN GELEN İKİ ŞİİR: "HAYATIN TAŞLI PATİKASI VE YÜZLEŞMEK"

HAYATIN TAŞLI PATİKASI

Düşmesini unutan cemrelerin buzdan soluğu

Hissediliyorsa baharda

Bırak izlerini hayatın taşlı patikasında

Yeşillenecek elbet ağaçlar da…

YÜZLEŞ

Aşılmaz denen yedi derin vadiyi arkanda bıraksan da

Kırk kapıya kırk kilit vursan da

Sis olur

Nefes olur

Ses olur

Gelir bulur seni sakınılan

İyisi mi yüzleş korkularınla

Unutma ama

Sarıp sarmalanırsan serazatça

Seni yürüten can zifiri ışığa boğar…

Ayhan KAVAK

Dört Duvar Beton

ÖLÜM BU GECE

Toprağın altında hiç beklemeyen

o derinlikten sessiz ve sinsice

süzüldü

bu şehre

Yarını karşılamaya hazırlanan nice

umutlu yürek donup kaldı sessizce

Gece vardiyasından dönen yorgun

işçiler

Çayları yarım kalacaktı uyuyanlar

Bir daha sabahı görmeyeceklerdi

Susan çocuklar bir daha ağlamayacaktı

Geceye

sığınan

firari aşklar yıkıntılar arasında

Kaybolup gün ağaracak Azrail’den

Arta

kalanlar umutla ellerini uzatacak

Yıkıntılar arasında her yitirilen

SENİ GÖRMEK

SENİ GÖRMEK

Gecenin koynuna dolan gözlerin

karanlığın uçurumunda

aşkın arzını sırtlamış

nehirleri semirten sensin

 

Çoğalan ve biriken zamanda

aşka ilah diye tapan sensin

suskunun gölgesinde dinlenirken

tanıdım seni

 

Başkalarında lilavlar akıttım

sonra sanal zamanlarda

gecenin koynunda taradım saçlarını

kıvrımına da korkularımı zulaladım

 

Ürkek ve tedirgin yüreğime fısıldayan

ceylan bakışlarını yakaladığımda

sen umudun terkisinde

Kayıp Masal ve sanata hayata dair söyleşi...

İÇERİDEN İÇERİYE RÖPORTAJ

(Dr. Ayhan KAVAK-Seyit OKTAY)

                Başta yeni çalışman olan Kayıp Masal için tebriklerimi sunarak sorularımı geliştirmek istiyorum:

SORU 1: Basımı yapılan yeni kitabının adını “Kayıp Masal/Sırlar Ülkesinin Hikayeleri” koymuşsun. Neden Kayıp Masal? Kayıp Masal bir hakkın teslimi mi?

 

CEVAP 1: Ben de başta sen olmak üzere bu çalışmamın yayınlanmasında emeği geçen tüm canlara, Ceylan Yayınları’na teşekkür ederek başlamak istiyorum.

Tutsak yazar ve gazeteci Uğur Yılmaz'dan yeni bir öykü: Musa'nın davası...

                                                   Musa’nın Davası

“Neden babam, anne?” Neden babamın yerini söylemiyorsun? Ben sizi oğlunuz değil miyim? Babamın yerini öğrenme hakkım yok mu? Dönülmeyen yerlere mi gitti? Söyle anne, söyle. Allah aşkına söyle. Öldüyse bir Fatiha okumak hakkım değil mi?

Özgür paylaşımlar...

Tutsak yazar Bejdar Ro Amed'in "Mektup" temalı denelemeleri, Özgür Paylaşımlar adıyla :J&J Yayınları 'ndan çıktı.

Arka kapaktan bir nölüm paylaşıyoruz.

"Sevmek ve aşk özgürlüktür

Özgür olan sevebilir ve

Özgür aşkla akabilir

Özgürlük ise içsel olarak “boş” olmak

Yani uygarlığın oluşturmuş olduğu

Bilinçten soyunmaktır."

İletişim:

Bejdar Ro Amed

T Tipi Hapishane . Akhisar

10 Ekim şehitlerine

10 Ekim şehitlerine

KARA

Açılmıştır bir kere

Karanlığın kapısı

Daha da kararır

                        Ankara’nın karası

Bir sabah

Bir bulut gelsin

Bir yağmur yağsın

Güzel gözlü çocuklar

            doldursun okul sıralarını

Simitçiler bağırsın

            taze simit diye

“aşkın ayetlerini onur kavgasında yazanlar / tanıktırlar özgürlüğün tılsımına / ateşten sözler hissin an düşbazlarıdır sadece”

Şair Kerem Çiftçi, “aşkın ayetlerini onur kavgasında yazanlar / tanıktırlar özgürlüğün tılsımına / ateşten sözler hissin an düşbazlarıdır sadece” dizeleriyle girizgâh yaptığı şiirlerini annesine adıyor.

Ayhan KAVAK 2 Nolu T Tipi Hapishanesi A-17 Tarsus/MERSİN

***

 

“NAR SUYUNA BULANMIŞ DÜŞÜM”

“düşler biriktirdim sana acıdan ırak  / sitem tadında / nar suyundan iz bıraktım gözlerine / ses oldum donuk susuzluğuna / dilimde kalmasın hislerin / vedalar ferman olsa da / soluklansın / kulaklarımda “

Tekirdağ hapishanesinde hazırlanan bir kitap: Hümanist Metafiziğe Giriş - Berrin Taş Poetikası

Hasan Akarsu; Adnan Öztel'in “Hümanist Metafiziğe Giriş/ Berrin Taş Poetikası” kitabına dair yazdı.

Adnan Öztel, hapishanenin ağır koşullarında hazırladığı “Hümanist Metafiziğe Giriş/ Berrin Taş Poetikası” adlı yapıtında, Ozan Berrin Taş’ın tüm şiir yapıtlarını inceler, çözümler. Kendisini her konuda destekleyen yol arkadaşı Neriman Çelik’e, diğer arkadaşları Deniz Saraç’a, Özden Özütemiz’e teşekkür ederken, bu yapıtını Şiir Ustası Berrin Taş ile Felsefe Ustası Cengiz Gündoğdu’ya sevgi ve saygının bir göstergesi olarak adar.

Adı Saklı...

ADI SAKLI

düşler kitabında
bir eski fotoğraf gibi
unutulan sararan
içine düştüğüm sevda labirenti
yalnız, kör sokaklar
kim bilir hangi asi rüzgar dolanır saçlarında
ben, bu düşte sana deli, sana divane
sensizlik kıyılarında
kelamsızlık yemini etmiş bir dengbêj
uzam ve zaman
bana cellad, bana zindan
ateş mavisi gözlerini çevir gözlerime
yoksa bu düş kitabında
bir ağaç misali

dökülür tüm yapraklarım
 
***

DÜŞ-KIYAMET

DÜŞ-KIYAMET

Gözlerin düşüyor aklıma

Bir bahardır başlıyor yüreğimde

Kuşlar çoğalıyor

                        iklim başkalaşıyor

Düşler çoğalıyor

                        içim başkalaşıyor

Sonra

            Sonrası

KANLI LALE DEVRİ

KANLI LALE DEVRİ

 

Lanetli soluk bir çağ

kara peçelerin ardına saklanmış

tarih öncesi

kehanetlerden bir sahne

narsist ve ukala et yığınları

timsahlar besliyorlar göz çukurlarında

 

Lanetli soluk bir çağ

çığırtkan kara delikler gibi

yutuyor her şeyi

kendi döllerini bile

gözbebeklerinde yeşil kağıt parçaları

ve

kısır bırakılmış kadınlar

iğdiş edilmiş erkekler doğuruyor

tempo tutuyor alkışlar eşliğinde

kindar tanrılar soyu

 

Tokat hapishanesinde yazılan bir öykü: EKMEK KUTSALDIR

 

                Henüz küçük bir çocukken Annem Cennet’ten öğrendiğim ilk derslerden biri: “Eğer yerde bir parça veya kırıntı olsa dahi ekmek görürsen mutlaka kaldır, öp, başının üstüne koy, sonra da yüksek bir yere bırak”tı. İkinci ders ise: “Asla üstüne basıp ezme ekmeği günahtır, öyle yaparsan ekmek ağlar. ” Böylece benim için ilk kutsallıklardan biri ekmek oldu.

İnfazı yakılan tutsaklardan Fecriye Benek'ten yeni bir öykü: "ÖYLE ÇOCUK SİLÜETLİ OLDUĞUMA BAKMAYIN!"

ÖYLE ÇOCUK SİLÜETLİ OLDUĞUMA BAKMAYIN!

                Belki kayda alınmamış bir adres gibi, hafızanızdan silinmiştir yaşadıklarımız!.. Ama yakıcı bir dirilikte bende duran o gerçeğin arşivinden sesleniyorum sesimi duyurmak için.

                Bunun için yaşımdan büyük sözler söyleyeceğim!..

MEHMUDO DEZAWO

 

Koi Spi’de (Akdağ) minnacık bulut görünse, aralarında Murat Nehri’nin aktığı karşı yakadaki Metan Dağları’nın zirvelerinde yağmur yağardı. Kaç zamandır, bulutların yoğunluğu arttığından, adeta gök yarılmış Metan’ın üzerine yağmur boşaltıyordu, olanca şiddetiyle. Gök gürlemelerine bir de ürkütücü sesler çıkarıp yatağından taşmış Murat’ın hırçın akışı karışıyordu.