Ferhan Mordeniz'den IŞIK BULUTLARI

IŞIK BULUTLARI

ışığı bilen ve (emen) içen ellerin dokuduğu renkler

sonsuzun sesidir bütün derinleri dinleyip, devindiren

tükenmez özlemidir aşka taşıdığı ahenk

büyük ve soylu neşesidir acıdan dirhem dirhem damıttığı

                                     görkemli sesinin derin ummanına...

 

*

sonsuz dünyalar konuşur gelip gözlerimizde oynaşan

Direnişe Davet Var

DİRENİŞTE YILDIZLAŞANLARA İTAFEN

Bir halk düşünün

İç edilmiş ülkesi yok sayılmış kendisi

Zulümle ıslah edilmeye çalışılmış

Yıllarca yıl -90 yıl-

Katliamları-infazları yazgısı bellemiş

Acıyı yudum yudum içip bal eylemiş

Zalimlerin kan banyolarında her gün yıkanmış

Amed zindanında

Çağdaş Kawa üç kibrit bırakmış

'Ne yapmalı? Nasıl yapmalı?' diye düşünmüş ardılları

Ateşten deryalara dalmış dörtler (1. kibrit yanmış)

Ceng zamanı: 'Ey halkım !' demiş Komutan

Silivri Hapishanesi'nde Yazılan Öykü: Nehir

NEHİR

Kendimi serin sulara bıraktım. Nehrin dingin suyuyla yedi kez durulandım. Ruhum hafifledi. Suyun yüzeyinde bir yaprak gibiydim. Ne vurguna, ne talana uğrayan ben değilmişim, geride külleri bırakarak sarı güneşin altında nehrin kenarındaki taşlara, karşıdaki dağa, gökyüzüne doğru uzanan ağaçlara, yemyeşil otlara baktım. Bu asudenin içinde ben vardım. Yalnızca ben.

Davut Önder'in Hacılar Hapishanesi'nden yolladığı şiir

GÜLÜŞLERİNİ ÖLDÜRDÜLER

Önce bıraktığın izleri sildiler

Yüreğini parçaladılar

Yaktılar

Gülüşlerini öldürdüler sonra

Yarınlarını çaldılar

Geriye

Bakmaktan kaçındıkları

Görüp unutmaya çalıştıkları

Bu pulsari bakışları bıraktılar

Sahi, kimdi onlar

Davut ÖNDER

F Tipi Ceza İnfaz Kurumu

Hacılar - KIRIKKALE

Tutsak şair M. Nuri Özen'den bir şiir

...

Mevsimlerden Hazan,

      tebdil-i kıyafet mekan.

Yer siyah, gök beyaza çalar,

      cüzzamlı bir yalnızlık içinde.

Şehirler suskun, asude şehirler,

      adamın sureti göverir ay ışığında.

Kütlesi ağırlaşıyor karanlığın,

      yetim gecelerinde zindanın.

Saydam bir sessizlik,

      kıyı kıyı yüreğime çarpar yakamoz.

Bir çığlık yükselir özlemin duru şafağında,

Müebbetlik Tutsak Resul Kocatürk'ten çocuklara öykü

KÜÇÜK GÜZEL BULUTTAN GÜZEL ÖYKÜ’YE SEVGİLER

Saat sekiz onbeş civarları. Çirkin demir kapının önünde sabırsızlıkla bekliyorum ki, gardiyanlar gelip dışarıdan üzerimize kapattıkları çirkin kapının asmalısından sürmelisine ve daha bilmem nesine değin üç-dört ayrı kilidini söküp kapıyı açsınlar da hemen havalandırmaya atayım kendimi!

Tutsak şair Musa Şanak'tan yeni bir şiir

FARKETMEZ

Işıyor

ve ışınıyorsa

özümüz ve önümüz

aynı ışıkla

ha içeride

ha dışarıda

farketmez

yoktur aramızda

hiç bir uzaklık

 

Ve kuşatıyorsa bir karanlık

adım adım ışığı

ha beş bin yıl önce doğmuş

ha bugün

farketmez

karanlık\aynı karanlık

varsa bir nebzecik fark

o da biçimseldir sadece

29.10.2015

Musa ŞANAK

2 No’lu F Tipi Cezaevi

B1-4-45 Yenikent

Cezaevinde Çocuk Olmak

"Cezaevinde Çocuk Olmak" adlı yeni yayınlanan kitabında Görülmüştür Ekibi'ne de teşekkür eden CHP Mersin Milletvekili Prof. Dr. Aytuğ Atıcı; yıllardır hapiste çocuk temalı araştırmalar yapmasıyla, hemen hemen tüm çocuk cezaevlerini ziyaret etmesiyle, konuyla ilgili Meclis'te verdiği soru önergeleriyle tanınır. Prof. Dr. Atıcı sonunda yıllar süren çalışmalarını kitaplaştırdı.

24 Aralık'ta açılışını yaptığımız Fotoğraf Köprüsü adlı sergimizi ziyaret etti. Ve kitabını da ekibimize armağan etti.

Görülmüştür Ekibi


 

Hasta Tutsak Erol Zavar'dan bir öykü: GENERAL VE PANTOLON

Ön not: Görülmüştür Ekibi olarak, bize tutsaklardan gelen edebi ütünleri web sitemizde yayınladığımız gibi, dergilere de yolluyoruz. Duyarlı olan yazı işleri tutsak ürünlerine de yer veriyor. Güney Dergisi yıllardır tutsak ürünlerine yer verdiği gibi dergiden hapishanelere de yolluyor. Yayın hayatına yeni katılan Sancı, Mevsimlik dergi, Arasöz yanısıra Bursa'da yayınlanan Çini Kitap da bu katkıyı sunmaya başladı.

Erol Zavar'ın bize gelen bir öyküsü Çini Kitap'ın son sayısında yayınlanmış.

Erol Zavar'ın öyküsünü paylaşıyoruz.

Kadının Asaleti

Zihinsel algısı iktidara odaklanmış erkek, topluma egemen olmadan önce hayat güzeldi. Dinlerin, felsefe ve ideolojilerin vaat ettiği cennet veya toplumsal ütopyalar o güzel hayattan feyz alıyorlardı. Demek ki analar özgürlüğü ve eşitliği daha o dönemde gerçekleştirmişlerdi. Sonra, direnen kadının dediği gibi: “Demek ki Tanrı fazla öfkelenmişti bana. Bu kız bu kadar başına buyruk olmamalı hayattan bu kadar keyif almamalı dedi herhalde. (s. 135 Tencerenin Dibi)

Sevgi Hakkında Sorgulamalar...

Bugün “sevgi” üzerine küçük bir yazı yazdım. Evet, sevgi. Beşerin en temiz, en samimi, en yüce duygusudur. İnsanı insanlaştırmada önemli bir işlev görüyor. Hiçbir şey sevgi kadar insanlaştıramaz. İnsanlık; insanlık ve insaniyet arıyorsa öncelikle karşılıklı güçlü bir sevgi ilişkisi kurmalıdır. Eğer toplumsal hayat akıl ile kurulur, sevgi ile sürdürülürse işte o zaman her şey çok güzelleşir. Toplumun tüm sorunları aşılır. Sağlıklı, huzurlu bir hale gelir. Güzel bağlar, değerler oluşur. Nitelikli ilişkiler kurulur. Ruhlar temizlenir. Paylaşımcılık, dayanışma, eşitlik, adalet gerçekleşir.

Şair Bedran Cebiroğlu Kampanyamızı mısralarıyla destekliyor

"GÖRÜLMÜŞTÜR" DAMGALI MEKTUP…



Sevgili;

Mahpusluğun ilk gününde

Ziyaretine geldim…

Amanos Dağları'ndan

Nergis, menekşe kopardım 

Özgürlük dağlarından

Defne ve reyhan

Samandağı'ndan

Yeşil biber ve zater getirdim

Tutsak yarana iyi gelir diye

Alyansımı paraya çevirdim

Sana saz aldım

Yavuklum türkümüzü

Bedran, bedran

Çalasın diye



Görüştürmediler

Soyadımız tutmuyor diye