Bir Doğum Günü Hikayesi: Karıncalar ve Şair
8 Kasım 2021
Şair yola düştü:
8 Kasım 2021
Şair yola düştü:
AĞIRLAŞTIRILMIŞ GECE
Sancılar içinde uyanıp gözlerini açtığında, başını yastıktan zorlanarak kaldırıp etrafa bakındı. İçinden bağırmak geçti ama aniden buna engel olması gerektiğini fark etti. Üzerinde son birkaç gündür onu iyice yormaya başlayan bir ağırlık...
Koca bir çığın altında gibi hissediyordu. Gözü her kapandığında Gabus cini sanki boğazına çöküp onu nefessiz bırakıyor, ‘nefes alamıyorum’ diye çırpınıp avazı çıktığı kadar bağırmak istese de yalnızlığın soğukluğuyla birleşen Gabus’un delikli elleri buna izin vermiyordu.
“O” Binbir türlü belirsizliğin aklımın içinde hareket etmesine ve gölgelerin yüzüme düşüyor olmasına rağmen hafifçe gülümsüyorum. Engel olamadığım bu gülümseme yüzünden keskin bir suçluluk duygusu hissediyorum. Aslında gülmek, içinde bulunduğum durumu göz önüne alırsam; yapabileceğim en son şeydir. Çünkü topraklarımızdan atılmıştık, açtık, hastalıklarla boğuşuyorduk, sevdiklerimizi bıraktık arkamızda ve çok da ölü…
BİTMEYEN TUTSAKLIK
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2021 tarihli 41. sayısı elimize ulaştı.
Tüm sayılar için şu bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz: http://gorulmustur.org/icerik/umus-eylul-dergisi
Hazırlayan: Hasan Şahingöz
İletişim Adresi: 1 Nolu F Tipi Hapishane C tek 55 TEKİRDAĞ
Görülmüştür Kolektifi'nden Adil Okay ile tutsak doktor Ayhan Kavak'ın bir yıldır süren çalışması - Gültan Kışanak'ın, Leyla Atabay'ın, Selahattin Demirtaş'ın ve 38 mahpus yazar ve şairin katkısıyla- nihayet sonuçlandı. Firari yazılar adlı kitap klaros yayınlarından çıkıyor.
İletişim: [email protected] veya [email protected]
***
Arka kapaktan bir bölüm:
Bolu Hapishanesinden gelen kitap:
Güneşten Ördüm
İletişim:
Hüseyin Yıldırım
F Tipi Hapishane
B1-4-45 Bolu
Yatakta uzanmış okuduğu kitaba ilk sayfasından itibaren hayran olmuştu. Satırlardaki malzemeden çalınmamış, hatta daha cömert olunamayacağını kanıtlamak istercesine kullanılan küfürler çok hoşuna gitmişti. O da dolmuştu son limitine kadar. Kitaptaki kahraman rahatlığını kıskanarak arkadaşlarına, selam verene-vermeyene, alana-almayana, herkese sövmek istiyordu. “Ne küfrediyorsun” diyene tüm literatürdekileri sıralamak ve “daha ister misin” der gibi sırıtmak ne güzel olurdu.
Buğday ve suydu
Şimdiye dek ekmek
Oysa kaç kurşun sıkıldı,
Kan bulaştı
Ona ulaşmak isteyen çocuklara
En şanslısı sıcacık, mis kokusuyla
Isırırken koca koca
Berkin koşarak, kahkahalarıyla
İçinden geçti.
Arkasından iki fırıncı arkadaşı
Buğday ve suyu bulaştıracakken
Ekmek daha da ağırlaştı.
Gözyaşları, ağıtlar
Kurşunlara ve kana karıştı.
Cizre’nin sokaklarında
Vurulurken çocuklar
Ekmek
Buğday ve su olmayı
Çoktan bıraktı.
Geriye, yüreklerde geçmeyen acılar
Saat kör geceyi vururken,
Hüzünlü bir şarkı yuvalanır dilden öteye.
Açılır şimdi mazilerin vanası aheste aheste.
Ne kadar güzeldi dağların eteğinde dinlediğim kaval sesi.
Ovaların yeşilimsi halısında, kokladığım papatyalar,
Peki ya ay ışığında koştuğum sokaklar
Arşı yaran körpe türkülerim…
Katre katre dökülür suskun gözlere
Özlem nedir? Sıla nedir? Hasret nedir?
Zindan kördür, gecesini şiir aydınlatır
Dökülür işte birkaç dert u cefa
Ne yazık ki işitmez zebani duvarlar
Ağlar dururum. Bu bir itiraf olsun
İletişim:
YÜKSEL YİĞİTDOĞAN
1 NO'LU F TİPİ HAPİSHANE
İZMİT KOCAELİ
Siya'nın Güncesi
Aryen yayınevi, Ankara, Nisan 2021
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Temmuz-Ağustos-Eylül 2021 tarihli 40. sayısı elimize ulaştı.
Tüm sayılar için şu bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz: http://gorulmustur.org/icerik/umus-eylul-dergisi
Hazırlayan: Hasan Şahingöz
İletişim Adresi: 1 Nolu F Tipi Hapishane C tek 55 TEKİRDAĞ
15 Nisan 2021
“Her yazar doğduğu yerden gelen güçlü bir histen yola çıkarak yazmalı”… Naipul
“Şiirin duyarlıklarından
soylu tatlar alabilen insan,
gerçek bir şairdir.”[1]
Berrin Taş, “Düş gücü dünyanın seslerini dört duvar arasında çoğaltıyor,” diye betimliyor Onun şiirini…
“O da kim” mi?
Adı Adnan Öztel; çok uzun süredir - yıllardır diyelim!-; Tekirdağ 1. Nolu F Tipi Hapishane’sinde (C-96) “Estetik”e[2] kafa yoranlardan…
27 yıldır cezaevinde bulunan şair İlhan Sami Çomak'ın yeni otobiyografik kitabı çıktı.
Şair ve yazar İlhan Sami Çomak'ın çocukluğunu, tutuklanma hikâyesini ve cezaevi yıllarını anlatışının yanı sıra şiirini, şiirinin arkasında yatanları, hayata bakışını ve bir ömür süren adalet arayışını da anlattığı ‘Karınca Yuvasını Dağıtmamak’ isimli otobiyografisi İletişim Yayınları’ndan çıktı.
EŞKAL
Bir yar sevdim, anlatamam.
Buğday saçlı,
gül yanaklı,
yosun gözlü…
Bir zalimin eline düşmüş,
her günü işkence, işgal…
Saplantılı bir sabrı var; taşı çatlatır orta yerinden.
İki de çocuğu var ki: nur topu…
Biri hırçın, hışmına dağ dayanmaz.
Diğeri ağır başlı,
derin…
derin…
Bir yar sevdim, endamına adaklar verile.
Gül memeleri var, yamaçları kar beyazı.
Bir de aşıkları var.
Bir bakışına can veren…
GÖZLERİMDEKİ DAMLAM
Ne zaman güneşe baksam
gülüşüne takılıp,
gözlerini düşünüyorum
Gamzelerinde kuruyorum gökyüzümü.
Yıldızlara adını veriyorum
adınla parlıyor Dünyam.
Kuşların kanadına bağlıyorum
sana olan sevgimi.
Gözkyüzü sevgine bulaşıyor
Yönünü sana veren rüzgar
özlemini taşıyor.
Güzelliğini senden alan
ülkemin özlemiyle
sayıyorum saniyeleri.
Sana olan sevgimi
şairin kalemiyle yazıyorum
şiirim oluyorsun
seni okuyorum.
Yağmurum oluyorsun
Tanıtım yazısı:
"25 yıl. Dile kolay. Kesintisiz 25 yıllık mahpus. Devrim ve sosyalizm için bedel ödeyenlerimizden.
Hasan Polat, birçok dergi, gazete ve haber sitelerine yazdığı makalelerden oluşan birikimini Halden Hale Kelimelerde derledi toparladı.
Bize düşen ise onu yayınlamak ve okuyucuyla buluşturmak. Bir an özgürlüğüne kavuşması dileğiyle.
“Bê derpê bigere, stûyê xwe
li ber zalim xwar neke.”[1]
Bin yılların dengbêj geleneğinde pişerek günümüz müzik dünyasında yeri doldurulamayacak Ozan Sait Gabari’nin bestelediği ve dokunaklı sesiyle dile getirdiği yüzlerce şarkısı vardır. Gerek Kürtçe icra edenlerce gerekse de müziğinin intihal edilip orijinal sözlerinin yerine anlamsız sözcükler uydurarak Türkçeye çevrilmiş birçok eseri bulunmaktadır. Saddam döneminde derdest edilerek ağır işkencelerden geçen Sait Gabari’nin önüne iki seçenek konulur. Ya kör edilecek ya da dili kesilecektir. Seçim senin derler ona. Gözlerini alabileceklerini söyler işkencecilere.
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2021 tarihli 39. sayısı elimize ulaştı.
Tüm sayılar için şu bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz: http://gorulmustur.org/icerik/umus-eylul-dergisi
Hazırlayan: Hasan Şahingöz
İletişim Adresi: 1 Nolu F Tipi Hapishane C tek 55 TEKİRDAĞ
YAPRAK VE RÜZGARIN DANSI...
“Ben bir yaprağım. Hangi ağacın yaprağı olduğum önemli değil. Bir bahar sabahı ait olduğum ağacın tomurcuğa durmasıyla yeşermeye başladım. Ağacım yağmurla beslenirken, ben damarlarından bana ulaşan hayatla yeşeririm. Dalımda açar, acele etmeden büyürüm. Büyüdükçe, kış boyunca kurumuş, çöle dönmüş ağacımda hayat yeniden başlar. Rengim hayatla özdeştir. Ağacı büyüleyici kılan ben ve kardeşlerim bir de gölgemizde büyüyen ağacımızın meyvesidir.”
Mircan Karaali mahlasiyla yazan İbrahim Şahin'in "Umut Kolonileri - Aşkın Sır Katibi" adlı romanindan bir bölüm:
“Türkiye’nin hapishane karnesini grafikleştiren ve kapatılmanın arttığı bir dönemde, başka bir ‘ıslah’ imkânının mümkün olabileceğini savunan ‘Hapishanesiz Toplum Arayışı’, herkesi konu üzerine yeniden düşünmeye davet ediyor."
***
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ocak-Şubat-Mart 2021 tarihli 38. sayısı elimize ulaştı.
Tüm sayılar için şu bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz: http://gorulmustur.org/icerik/umus-eylul-dergisi
Hazırlayan: Hasan Şahingöz
İletişim Adresi: 1 Nolu F Tipi Hapishane C tek 55 TEKİRDAĞ
‘Sorgu’ isimli eseri, bir kitabın nasıl okunması gerektiğine çarpıcı bir örnek olarak değerlendirilmekte. Bu analize göre, Öztel, rastgele okuma yapmaz, okuduklarını sorgular, katharsis yapar, yeni saptama ve önerilerde bulunur
Adnan Öztel, benim dava arkadaşlarımdan biri. Tam 16 yıldır hapisanelerde ikamet ediyor. İktidar değişmez ve siyasi mahpuslara bir af çıkmazsa, en az 14 yıl daha ‘yatması’ gerekecek. Ancak Öztel, içerideki zamanını “ne zaman dışarı çıkarım” beklentisiyle değil, gece-gündüz düşünerek, yazarak, kısaca üreterek geçiriyor.
Kitap hakkkında bilgi:
Adnan Öztel’in insana seslenişi tek yönlü uçuk kaçık bir sesleniş değil. Birikimin yoğunluğundan damıtıyor yaratıcılığını. Adnan Öztel’in seslenişi direnmeyi yaşam biçimi bellemiş bir insanın, bir yaratıcı insanın konuşmasıdır. Onun konuşması dağlara, ırmaklara, ovalara yayılan bir çığlığın sözcüklere dökülmesidir. İlgi alanı geniş. Estetik, felsefe, şiir… daha ne olsun.
İnsancıl Yayınları
KORONAVİRÜS
Hayat eve sığmaz,
Çık sokağa…
Tecrit etme kendini,
Gelme oyuna…
Sosyal mesafe de neymiş,
Yaklaş komşuna,
İş arkadaşlarına,
Kardeşine, yoldaşına…
Sıklaştır saflarını,
Birleş, örgütlen, iste hakkını,
Koronavirüsten daha tehlikeli,
Asalak burjuvazi
MUSTAFA GÖK
BURHANİYE T TİPİ HAPİSHANE
Kaynak: Sibel Özbudun -Temel Demirer
-Asma küsmüş!
-Ne asması, ne küsmesi abla?
Meral gülümsedi, Hüsam’ın gösterdiği tepkiyi ve içine düştüğü şaşkınlığı önemsemeden devam etti.
-Bugünlerde bir sıkıntın, derdin var mı?
-Abla ne diyorsun? Burası cezaevi, stres, sıkıntı günlük işlerden.
-Yok öyle günübirlik olan değil, daha derinden olan bir şeyden bahsediyorum. Ruhunu yaralayan, kalbini sıkıştıran, ışığını söndüren cinsten! Karamsarlık kötümserlik var mı? Bak varsa söyle!
7 Aralık 2020
Yazar Alihan DEMİR ’in Sis Yayınları’ndan çıkan romanı, moderniteye dair uzun bir eleştiri diye nitelendirebilir. Karşılaştığım ve okuduğum tek kitabı yine de bir değerlendirme yapacak olursam: YA STAR! Bir çığlık, bir tanrıçanın iç dökümü… Bir kadının çaresizliğinden, çare yaratan yürüyüş anlatısı. Zamane insanının, kadın şahsında kendini; tarihin başlangıcı sayılan Sümer’de Tanrıça İştar kimliğinde bulma arayışı. Özgürlük haykırışı!
Ülkenin birinde bir hükümdar yaşarmış. Bu hükümdar ülkesini kötü ve zalimce yönetirmiş. Sadece kendi ülkesini değil etrafında bulunan diğer ülkelere de zarar vermek istiyormuş.
İçerisinde bulunduğu zenginlik onu daha da kötü yapıyormuş. Kendinden başka hiç kimseyi düşünmüyor ve herkese zalimce davranıyormuş.
Bu hükümdarın komşu ülkelerinden biri de Çocuklar Ülkesi’ymiş. Bu ülke zalim hükümdarın aksine, sevgiyle, hoşgörüyle bir yaşam sürerlermiş. Bu Çocuklar Ülkesi’nde hükümdarlık ya da zorbalara yer yokmuş.
Yıldızlarla bezeli, lacivert örtüsüne bürünmüştü gökyüzü. Birkaç sokak lambasının aydınlığında çıkacaktı yola.
Öncesinde kapının eşiğine bir süre önce asmış olduğu çizime takıldı gözleri. Yüreğinde gökyüzünün derinliğini hissedebilenler, yıldızların yürek atışındaki pırpırlığını görebilenler, çizimin anlamını kavrayabiliyorlardı. Neyse ki sevmediklerinin sorularına yarım ağızdı cevapları. Olmadık sorular soruyorlardı nihayetinde. Ve onlar; yüreği fesatlıklarla, hainliklerle dolmuş olanlardı.
Özgürlüğün sesi kitapçılarda.
Henüz almayan takipçilerimiz redfotograf grubu ile ortak hazırladığımız bu kitabı internet satış noktalarından ya da kitapçılardan edinebilir.
Kitap hakkında:
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2020 tarihli 37. sayısı elimize ulaştı.
Tüm sayılar için şu bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz: http://gorulmustur.org/icerik/umus-eylul-dergisi
Hazırlayan: Hasan Şahingöz
İletişim Adresi: 1 Nolu F Tipi Hapishane C tek 55 TEKİRDAĞ
Daha önceden ‘’Açık Yara’’ ve ‘’Rojan Neava’’adlı şiir kitaplarına imza atan Ferhan Mordeniz’in ‘’Külde Güllenen Şarkılar’’ adlı üçüncü şiir kitabı Aryen yayınlarından çıkarak okurların beğenilerine sunuldu. Her verimiyle şiirsel serüvenine yeni değerler katarak yetkinleştiren şair, kendine has poetikasını yerleşik kılma arayışını sürdürmenin gayreti içinde. Kuşatılmış karanlık mekânlarda dıştan açık ve dolaylı her türden yönelimi boşa çıkarmanın kararlılığını göstermenin yanı sıra edebi söylem ve sözün estetize edilip form kazanmasının şiire dönüşmesi için başlangıcını oluşturur.
"Evladının bebekliğindeki ağlayışlarından, ya atamadığı gazını ya bezini pislettiğini ya da acıktığını anlayabiliyordu. Şimdi gözü önünde erirken de enerjisinin günbegün bitmekte olduğunu aynı babalık sezgileriyle fark ediyordu."
Özgür Karakaya
İstanbul - BİA Haber Merkezi
* Fotoğraf: Pixabay
***
Yıldızlarla bezeli, lacivert örtüsüne bürünmüştü gökyüzü. Birkaç sokak lambasının aydınlığında çıkacaktı yola.
İletişim:
Sadık Aslan
Elazığ 1 Nolu Kapalı Ceza İnfaz Kurumu
“yaşanmış gerçek bir hikayedirİ
27 Yıldır hapishanede olan Musa Altun'un on yıla yakın bir süre üzerinde çalıştığı sözlük Sitav yayınlarından çıktı.
İletişim:
Musa Altun
E Tipi hapishane Elbistan
Figen Yüksekdağ, tutuklu bulunduğu cezaevinde ‘Yıkılacak Duvarlar' adlı bir kitap kaleme aldı. Kitap, 1 Eylül'de raflardaki yerini alacak. 4 Kasım 2016’dan bu yana Kocaeli F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, bir kitap kaleme aldı. Yüksekdağ'ın bu ilk kitabının adı ise ‘Yıkılacak Duvarlar’ oldu. Ceylan Yayınları tarafından okurla buluşturulacak olan kitap, 1 Eylül’de raflardaki yerini alacak. Yayınevi, Twitter hesabından kitaba dair şu paylaşımda bulunuldu: “ 'Yıkılacak duvarlar' 1 Eylül'de kitabevlerinde...
Daha önce Sitav Yayınevi'nden çıkan "Konjonktürel Kimlik" adlı kapsamlı kitabıyla Said-i Nursi hakkında, sol-ilahiyat anlamında kaynak ve referans olacak bir çalışmayla kendisini tanıdığımız yazar Leyla ATABAY yakın zamanda Lîs Yayınlarından çıkan iki kitapla yeniden kendi düşün dünyasına ortak etti bizi.
Özgürsün Sen
Bir buğu inceliğinde sızabiliyorsan
Kanatlanabiliyorsan uçurum kenarında
Köklere inerken göklere de çıkabiliyorsan
Yanmadan sarılabiliyorsan ateşe
Hapsetmiyorsan yüreğini göğsünün daracık kafesine
Güneşten de su içebiliyorsan
Taşlara kök salıp yeşerebiliyorsan çatlaklarda
Koruyabiliyorsan içindeki el değmemiş yeri
Rengârenk rüzgâr apak aydınlıksan
Kendinden uçup kendine konabiliyorsan
Kıpkızıl kızarabiliyorsan utançtan
Ulaşmak için değil yakınlaşmak için yürüyorsan
Düş Yorgunları
Yorulan her kavil düşer bir gün toprağa
zaman yorar,
duvar yorar,
ıraklık yorar,
tıpkı yorgun ağaçlar gibi düşerler,
bazen bir rüzgar yeter.
ben sana düşmek isterim
ya da nehir olup akmak,
yağmur olup, kar olup yağmak sana
geçeceksem de düşünün içinden geçmek isterim.
her ayrılık meze olur kelama, saza
hiçbir yel taşımak istemez düş yorgunlarını
kayıptır, kırıktır bir yanları
ve her kırık parçaları
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Temmuz-Ağustos-Eylül 2020 tarihli 36. sayısı elimize ulaştı.
Tüm sayılar için şu bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz: http://gorulmustur.org/icerik/umus-eylul-dergisi
Hazırlayan: Hasan Şahingöz
İletişim Adresi: 1 Nolu F Tipi Hapishane C tek 55 TEKİRDAĞ
AREN ANNESİNE VE BABASINA YARDIM EDİYOR
Günışığı tüm görkemiyle ortalığı aydınlatmaya başlamıştı. Kuşlar sanki doğaya bütün neşeleriyle koro halinde müzik ziyafeti veriyorlardı. Aren mışıl mışıl uyumaya devam ediyordu.
Annesi yavaşça küçüğünün yanına yaklaşmış, gülümseyerek seyretmiş o güzelliği, uyandırmak istememiş önce ama bugün yapacakları işleri varmış ve Aren’de yardım edeceğini “anneciğim ben kocaman oldum iş yapabilirim” demişti. Uyandırmaya karar verdi.
Küçüğüm, uyan artık, sabah oldu kuşlar sana sesleniyor, diyerek gülümsemiş.
"İbrahim’in eriyen bedenini gördüğünde, kendi abisi geldi gözlerinin önüne ve Maviş gözlerinden süzülen yaşlar eşliğinde, henüz bir yıl evli kalmış İbrahim’in ölmemesi için dua etmeye başladı."
Kasım 2019
YILANLA TANIŞMA
Köye ilk gelişim değildi. Birkaç yıl öncesinden annemin kucağında tarlaya gidişimiz ve oradan günebakan hasadıyla ilgili puslu anılar vardı hafızamda. Bu defa babam var yanımda, annem İstanbul’da kalmış.
Gece amcamlardaydık ve babam beni gün doğmadan uyandırdı. Avluya çıktığımızda ayazdan titrer durumdaydım. Yola çıkmadan önce babam elime bir ekmek parçası tutuşturdu.
“Yolda köpekler havlayıp üzerimize gelecek. Onlara atarsın bunu.” dedi.