Tutsak Şair Erol Zavar'dan Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay için şiir

NECMİYE ALPAY VE ASLI ERDOĞAN'A

 

Bu saçmalıklar çağının kederi

yüreğine bulaşmasın

bu gülümseyişle söyle kelimeleri

varsın kimselere bulaşmasın



Erol Zavar

***

ve yine Zavar'dan gelen yeni bir şiir

DÜŞ KIYAMET

 

Gözlerin düşüyor aklıma

bir bahardır başlıyor yüreğimde

kuşlar çoğalıyor

iklim başkalaşıyor

sonra sonrası

düş kıyamet

adını söylüyorum

kuşların uçmadığı zamanlarda

Yüreğimde bir kuş kanatlanıyor

var mısın bir aşka

Hasta Tutsak Adnan Öztel'in yeni kitabı çıktı

"İçeriden dışarıya aydınlık!

Tıp Fakültesi öğrencisiyken okulu bırakıp, devrimci düşünce ve eylemleri seçen ve bundan dolayı müebbet hapis alan Adnan Öztel; “Sorgu” yapıtında günümüz solunu, Aydınlanma, Gerçekçilik ışığında sorgulayıp, solun hatalarını, eksiklerini göstermiştir. Türkiye Solunun aydınlanma ve sanat kavrayışına katkıda bulunacak bir yapıt, gerçekçi yapıtlar için yola çıkacaklara kılavuz niteliğindedir. "

İnsancıl Yayınevi

YIL 1915 ve MURAT İLE TAKİ

"Size anlatmaya çalıştığım bu hikaye, Ermeni halkının, kanayan yarasının sargı bezleri üzerinde görünen küçük kan damlacıkları. Kim bilir bilmediğimiz ne kadar çok derin yaralar var! Bu insanların yaşadıkları acılara, baskılara nasıl sessiz kalabilirdik ki?"

Berrin Bostan

Kadın Kapalı Cezaevi 6.Koğuş

Tarsus-MERSİN

***

Müebbetlik Tutsak Hasan Şahingöz'den yeni bir şiir kitabı: Ümüş Sustu Konuşmaz Diyorlar

Ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum Hasan Şahingöz, tek kişilik hücresinde yıllardan beri Görülmüştür Ekibi'nin e dergi yaptığı Ümüş Eylül'ü çıkarıyor.

Bu gün de elimize yeni şiir kitabı "Ümüş Sustu Konuşmaz Diyorlar" ulaştı.

isteme adresi:

Hasan Şahingöz

1 Nolu F Tipi Hapishane

C tek 55

TEKİRDAĞ

ÇİÇEĞE AĞIT

“Zamana, duvarlara; bilinçle, yazıyla meydan okuyanlara selam olsun...

Adını kitaba veren “Çiçeğe Ağıt” öyküsü gerçeğin kadim dillerde söylenmiş şarkısıdır... Nevzat Çapkın, ömrünü cezaevinde geçiren yazı emekçilerindendir. Hapishanenin duvarlarına, zulmüne aldırmaksızın durmadan üreten bir yazardır.”

Seyit OKTAY  E Tipi Cezaevi  C-12   SİİRT

“ÇİÇEĞE AĞIT”

Müebbetlik Tutsak Abdullah Çelik'ten Gelen Mektup ve Şiir

Anadili Kürtçe olan ve Kürtçe kitap yazan Abdullah Çelik, yabancı dili Türkçe’yle, ama sıcacık bir yürek diliyle bir mektup yollamış bize.

Tabi ki gönderdiğin kitabını da aldım. Okudum ve sana yazıyorum. Değerli Heval ve yoldaş, ben de yaşadıklarımızın küçük bir parçasını yazdım. Yani kitap yazdım. Ama Kürtçe yazdığım için sana gönderemiyorum! Aram Yayınevi’nden çıktı.

Abdullah ÇELİK

F Tipi Cezaevi

B2.4\59

BOLU

***

Başak, Ster ve Zerdüşt

Üzerinde büyük bir yorgunluk vardı Başak’ın. Başak belki de devr-i devimini ve devr-i beşeriyetin en büyük amelesidir ve artık yorgun düşmüştü. Bitik bir haldeydi. Çalışmaktan yorulmuştu. Herşeyden yorulmuştu, yürümekten, durmaktan, savaşmaktan yorulmuştu, barışmaktan-çatışmaktan yorulmuştu; kendisiyle, başkasıyla…

Başak olduğu yere çakılıp kalmıştı-İlkin büyü yapmakta olan bir büyücünün ifadesine kavuştu gözleri sonra da büyüye tutulmuş bir ifadeye.

Özge canlar, Sibel ve Temel için

ÖZGE CANLAR, SİBEL VE TEMEL İÇİN

İki canda tek yürek

Biri Sibel, diğeri Temel

Ne önemi var ki adların

Özgürlüğün hoş avazı olunca

İlla ararsan bir ad

Kötülüğe karşı yükselen barikat evladır.

Yaşama teyellenenleri kaldırır

Çağırır meydanlara

Sözün çiçeklenmesini arayacaksan şayet,

Gitme ırağa, aha da önünde durur

Sibel-Temel’dir çiçek…

Gah orada gah burada

Her dem kavganın ortasında

Eylemde pişmiş kitaplarla gelen canlar

Sibel ve Temel onlar…

Kitaplara Kıymak Üzerine

"Kişisel öykümde, serde müebbette yazgılatılmak varken, kitapların zindanda karşılaştığı uygulamalara değinmeden geçmek olmazdı. Tutsaklık koşullarında iktidarın görünür kılındığı ve kristalleştiği (kötülüğün kristalleşmesi!) mekanlarda akıllara durgunluk verecek düzeydeki yöntemleri tüm çıplaklığıyla yürürlüktedir. Baskı, işkence ve şiddetin yol açtığı yasaklamaların dönemsel ve mekânsal farklılıklar barındırsa da sayısız kısıtlama, hak ihlalleri ve mesleksiz yasaklamaların yanında kitaba karşı tahammülsüzlük adeta spontane bir hal almıştır. "

DİRENİŞE DAVET VAR

DİRENİŞTE YILDIZLAŞANLARA İTAFEN

 

Bir halk düşünün

İç edilmiş ülkesi yok sayılmış kendisi

Zulümle ıslah edilmeye çalışılmış

Yıllarca yıl -90 yıl-

Katliamları-infazları yazgısı bellemiş

Acıyı yudum yudum içip bal eylemiş

Zalimlerin kan banyolarında her gün yıkanmış

Amed zindanında

Çağdaş Kawa üç kibrit bırakmış

'Ne yapmalı? Nasıl yapmalı?' diye düşünmüş ardılları

Ateşten deryalara dalmış dörtler (1. kibrit yanmış)

Ceng zamanı: 'Ey halkım !' demiş Komutan

Silivri Hapishanesi'nde Yazılan Öykü

NEHİR

Kendimi serin sulara bıraktım. Nehrin dingin suyuyla yedi kez durulandım. Ruhum hafifledi. Suyun yüzeyinde bir yaprak gibiydim. Ne vurguna, ne talana uğrayan ben değilmişim, geride külleri bırakarak sarı güneşin altında nehrin kenarındaki taşlara, karşıdaki dağa, gökyüzüne doğru uzanan ağaçlara, yemyeşil otlara baktım. Bu asudenin içinde ben vardım. Yalnızca ben.

Davut Önder'in Hacılar Hapishanesi'nden yolladığı şiir

 

GÜLÜŞLERİNİ ÖLDÜRDÜLER

Önce bıraktığın izleri sildiler

Yüreğini parçaladılar

Yaktılar

Gülüşlerini öldürdüler sonra

Yarınlarını çaldılar

Geriye

Bakmaktan kaçındıkları

Görüp unutmaya çalıştıkları

Bu pulsari bakışları bıraktılar

Sahi, kimdi onlar

 

Davut ÖNDER

F Tipi Ceza İnfaz Kurumu

Hacılar- KIRIKKALE

Tutsak şair M. Nuri Özen'den bir şiir

...

Mevsimlerden Hazan,

      tebdil-i kıyafet mekan.

Yer siyah, gök beyaza çalar,

      cüzzamlı bir yalnızlık içinde.

Şehirler suskun, asude şehirler,

      adamın sureti göverir ay ışığında.

Kütlesi ağırlaşıyor karanlığın,

      yetim gecelerinde zindanın.

Saydam bir sessizlik,

      kıyı kıyı yüreğime çarpar yakamoz.

Bir çığlık yükselir özlemin duru şafağında,

Müebbetlik Tutsak Resul Kocatürk'ten çocuklara öykü

KÜÇÜK GÜZEL BULUTTAN GÜZEL ÖYKÜ’YE SEVGİLER

Saat sekiz onbeş civarları. Çirkin demir kapının önünde sabırsızlıkla bekliyorum ki, gardiyanlar gelip dışarıdan üzerimize kapattıkları çirkin kapının asmalısından sürmelisine ve daha bilmem nesine değin üç-dört ayrı kilidini söküp kapıyı açsınlar da hemen havalandırmaya atayım kendimi!

Tutsak şair Musa Şanak'tan yeni bir şiir

FARKETMEZ

Işıyor

ve ışınıyorsa

özümüz ve önümüz

aynı ışıkla

ha içeride

ha dışarıda

farketmez

yoktur aramızda

hiç bir uzaklık

 

Ve kuşatıyorsa bir karanlık

adım adım ışığı

ha beş bin yıl önce doğmuş

ha bugün

farketmez

karanlık\aynı karanlık

varsa bir nebzecik fark

o da biçimseldir sadece

29.10.2015

Musa ŞANAK

2 No’lu F Tipi Cezaevi

B1-4-45 Yenikent

Cezaevinde Çocuk Olmak

"Cezaevinde Çocuk Olmak" adlı yeni yayınlanan kitabında Görülmüştür Ekibi'ne de teşekkür eden CHP Mersin Milletvekili Pr. Dr. Aytuğ Atıcı; yıllardır hapiste çocuk temalı araştırmalar yapmasıyla, hemen hemen tüm çocuk cezaevlerini ziyaret etmesiyle, konuyla ilgili Meclis'te verdiği soru önergeleriyle tanınır. Pr. Dr. Atıcı sonunda yıllar süren çalışmalarını kitaplaştırdı.

24 Aralık'ta açılışını yaptığımız Fotoğraf Köprüsü adlı sergimizi ziyaret etti. Ve kitabını da ekibimize armağan etti.

Görülmüştür Ekibi



 

Hasta Tutsak Erol Zavar'dan bir öykü: GENERAL VE PANTOLON

Ön not: Görülmüştür Ekibi olarak, bize tutsaklardan gelen edebi ütünleri web sitemizde yayınladığımız gibi, dergilere de yolluyoruz. Duyarlı olan yazı işleri tutsak ürünlerine de yer veriyor. Güney Dergisi yıllardır tutsak ürünlerine yer verdiği gibi dergiden hapishanelere de yolluyor. Yayın hayatına yeni katılan Sancı, Mevsimlik dergi, Arasöz yanısıra Bursa'da yayınlanan Çini Kitap da bu katkıyı sunmaya başladı.

Erol Zavar'ın bize gelen bir öyküsü Çini Kitap'ın son sayısında yayınlanmış.

Erol Zavar'ın öyküsünü paylaşıyoruz.

Kadının Asaleti

Zihinsel algısı iktidara odaklanmış erkek, topluma egemen olmadan önce hayat güzeldi. Dinlerin, felsefe ve ideolojilerin vaat ettiği cennet veya toplumsal ütopyalar o güzel hayattan feyz alıyorlardı. Demek ki analar özgürlüğü ve eşitliği daha o dönemde gerçekleştirmişlerdi. Sonra, direnen kadının dediği gibi: “Demek ki Tanrı fazla öfkelenmişti bana. Bu kız bu kadar başına buyruk olmamalı hayattan bu kadar keyif almamalı dedi herhalde. (s. 135 Tencerenin Dibi)